TOKAT YURT-AY-DER.

Biz Birlikte Büyüdük, Hayata Böyle Yürüdük

Yazı Boyutu

Yıllar sonra aynı ağacın altında...

 

Kader onların yollarını burada birleştirmişti. Tokat Yetiştirme Yurdu eski talebeleri, tam 30 yıl sonra yurdun bahçesindeki çınar ağacının altında buluştular. Ailelerinin yokluğunda birbirlerine dayanarak büyüyen yurtlu gençler, seneler sonra birbirlerini buldu.

Ülkenin dört bir yanından gelen eski müdavimlerin karşılaşma anında duygusal anlar yaşandı. Birbirlerini tanımakta güçlük çeken eski dostlar, önce pek bir şaşırdı, sonra uzun uzun sarılıp okul bahçesinde hasret giderdi.

 

Tokat yolunda bir pazar sabahı... Güneş ışığı, henüz Anadolu'ya ulaşmamıştı. Otobüsün ritmik sallantıları arasında bir çift göz hâlâ heyecanla yolu gözlüyordu. Güneş, ilk defa mı doğuyordu ne? İçindeki bu ne heyecana bir anlam verebilmek... Açıklayabilmek o hisleri... Yaklaşan tabelaya dikkatini verdi. Tokat 30 km... Dayanamadı, başının üzerindeki lambayı yaktı. Lastik cebin içerisinden kitabını çekiverdi. Sayfalar arasındaki fotoğrafı bulup tekrar tekrar baktı ona. Sırtlarını çınar ağacına dayamış üç genç delikanlı... Anlamla dolu o bakışlar, çocukluğun verdiği sere serpe hayatı özetliyor gibiydi. O koca çınar ağacı hayattaki tek dayanak noktalarıydı sanki. Parmaklarını gezdirdi fotoğrafın üzerinde ve ışığı yeniden kapattı. Hayati Duman, o yolculukta geçmişine gidiyordu aslında.

Hatıralarıyla geçmişine kazınan o yurdun kapılarına varmaya az kalmıştı. Ayağının karıncalandığını hissetti yürürken. Hayati Duman, 15 senesini geçirdiği Tokat Yetiştirme Yurdu'nun kapısında duruyordu. Daha gözlerini açmadan göçüp gitmişti babası. Kardeşleriyle bir annesinin üzerine kalmışlardı. Çaresiz anne birkaç ay dayanabildi ancak. Zira elde avuçta kalmamış, yardımlar artık kuruyup gitmişti. Çocuklarının nafakasını karşılayamayan anne, son çare yurdun kapısına gitti. Annesinin elini tutan 6 yaşında bir çocuğun ilk fark ettiği şey, bugün önünde durduğu o yurt tabelasıydı işte.

33 yıl sonra O çınarın altında

Ibrıkçı İbrahim, Hoca Demirhan, Konan Ahmet ve Çürük Dursun... Hepsinin hikâyeleri çocukluklarını geçirdikleri bu yurtta birleşiyor. Ailelerinden erken yaşlardan kopan gençleri, kader bu yurtta kardeş etmiş. Zorluklara, yokluklara karşı hep beraber göğüs germiş, kan kardeşi olmuşlar. Tokat Yetiştirme Yurdu eski öğrencileri, buradan ayrıldıktan 30 sene sonra bir araya geldi. Türkiye'nin her yanından kalkıp gelen eski yurt müdavimleri, birbirlerine sarılıp hasret giderdi, anıların anlatıldığı sohbetlerde sevinç gözyaşları döküldü. Birbirlerini seneler sonra sosyal paylaşım sitesinde bulan yurtlular, artık her sene Tokat'taki yurtlarının bahçesinde toplanacak, vefa borçlarını ödeyecek.

Elemi gitti, lezzeti kaldı

Kimileri kaçarak ayrılır yurttan, kimileri de 18 yaş sınırı yüzünden terk etmek zorunda kalır burayı. Fakat üzerinden seneler geçse de unutmazlar yuvalarını yurtlu gençler. Zira onlar kan kardeşidir. Okulun bahçesinde bir sohbet halkasının arasındayız. Derin sohbetin konusu, yetiştirme yurdunda yaşanmış hatıralar. Kimi, yaramazlıklarını anlatıp nasıl ceza aldıklarından bahsediyor kimi de kahramanlıklarından bahsediyor. İbrahim Çorakçı, bahçedeki havuza işaret ederek "Çok anılarımız geçti burada. İsmet Çatlatır beni çekip çıkarmasaydı o havuzdan, şimdi ben aranızda olmazdım belki de." diyor gözleri dolarak.

Sohbetin odak noktasında hep bir şey var: Yurdun simgelerinden dev çınar ağacı... "İnanır mısınız, sonbahar gelince tüm yurt, ellerimizle dökülen yapraklarını toplardık." diyor karikatürist Demirhan Kadıoğlu. Şimdi o ağacın tepesine çıkın üzerinde belki yüzlerce isim bulabilirsiniz diyorlar hep bir ağızdan. O isimler, gözlerini bu yurtta açan yurtlu çocukların isimleriymiş. Sohbetimiz esnasında bir telefon geliyor. Arayan, hasta yatağında eski bir yurtlu. Hastalığı ağır. Belki de hayatının son demlerini yaşıyor. Ama yinede sağlıklı olup aranızla olmayı o kadar çok isterdim ki diyor kısık sesiyle. Telefonu kapatmadan evvel herkesten helallik istiyor.

Çekilin Yurtlu geliyor

Tokat Yetiştirme Yurdu talebeleri, geceleri yurtta kalıp gündüzleri ise okullarına gidermiş. Devlet okulundaki öğrencilerin zaman zaman onlara "yurtlu" diyerek ayrımcılık yaptıklarından bahsediyorlar. "Onlar bize pis zenci der gibi 'yurtlu' derlerdi biz de onlara aynı şekilde 'kasabalı' derdik." diyorlar kahkahalar arasında. Kendi aralarında da birbirlerine yurtlu diye çağırırmış eski talebeler, zira "Yurtlu olmayı ayrıcalık sayardık." diyorlar.

Bir çocuğun yurtlu olduğunu anlamak çok kolaydır. Şimdilerde bir kafe işleten İbrahim Demirkan, "Tek tip kıyafetler giyinen, okulda saçları 3 numara kesilmiş, önlüğünün rengi soluk ve hafiften büyük bir çocuk varsa o yurtludur." diyor. Bahçenin kapısından yeni birisi girince "Aha bak başka bir yurtlu daha geliyor." diyorlar tebessüm ederek.

Acılara tutunmak

Devrin şartları zordur. 1970'li yılların son dönemlerinde, anarşi yurdun dört bir tarafında kol gezmektedir. "Öğretmenlerimiz ise bu şartlar altında bizden okumak yerine hemen bir meslek sahibi olmamızı istiyorlardı. Bu yüzden ilkokuldan sonra neredeyse hepimiz çeşitli meslekler yaptık." diyorlar. "Yemekhanemizde Amerika'nın yaptığı Marshall yardımından kalan peynirleri yer, süt tozlarından içerdik." diyor psikolog Ayhan Kazancı. Gözleri dolu dolu olan Kazancı, "Sonradan gastrit ve kemik sorunları yaşayan yurtluların müsebbibi işte bu gıdalardır." diyor.

Öğretmenleri Ali Çolak'ı unutamıyorlar. "Yetişkinler anlayamaz ama biz başımızı okşayanların samimiyetini hemen anlardık." diyorlar. Bu açıdan yurda bayramda seyranda uğrayıp uzaktan hediye verenler içlerini ısıtmazmış hiç. Dillerinde varsa yoksa Ali Hoca ve Yurt Müdürü Sezgin Savaş. Rengi solmuş fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere, öğretmenlerinin çok emeği var her birinin üzerinde. Ali Hoca, onlarla ağaç dikmiş, güreş tutmuş. Müdür Salih Savaş yeri gelmiş sünnet olan çocuklara kirvelik etmiş. Tokat Yetiştirme Yurdu talebeleri arasında kurulan futbol takımı Yurt Spor vali kupasından şampiyonluk kazanmış. Bu kupanın kazanılmasında onları motive eden Ali Hoca'nın emeği büyükmüş. "Kupayı kazanıp Tokat'ın gururu olmuştuk" diyorlar.

Devlet bize babalık yaptı

Tüm bu olumsuz şartlar altında devlet babaya yine de minnettar onlar. Kendilerine yapılan pozitif ayrımcılık sayesinde devletin çeşitli kademelerinde yer bulmuşlar. Kimi öğretmen olmuş, kimi bakanlıkta çalışıyor, kimi ise üniversitede akademisyenlik yapıyor. Birbirlerinin mevkilerini sayıp gurur duyuyorlar şimdilerde. Bizler okuyamadık, öğretmenlerimiz okumamızı istemedi diyorlar. Fakat aralarında ortaokul ve liseyi dışarıdan verip üniversiteye girenler de olmuş.

Yurttan ayrılmanın zorluklarından bahsediyorlar. Senelerini geçirdikleri o mekandan kopabilmek kolay olmamış. Bununla beraber topluma adapte olmakta çok güçlük çekmişler. "Yurtta büyüyen bir çocuğun sosyal yönü zayıftır. O zamana kadar birileri tarafından güdüldüğü için 18 yaşına gelince birden hayatın ortasında bulurlar kendilerini. Devletin yetiştirme yurtlarında büyüyen çocukların en zayıf anı, işte o yurttan ayrıldıkları zamandır." diyorlar. Medyadaki, yurtlu çocuk suça bulaşmaya hazırdır algısına kendilerini örnek gösteriyorlar. Bununla beraber, çocukların o dönemki boşluklarından yararlanıp kötü işlere alet edilmesini de biliyorlar. Kurdukları Tokat Yurt-Ay Derneği ile kendileri gibi olan çocuklara yardım edip, onları topluma adapte etmede katkı sunuyorlar. O günlerde birbirlerine sıkı sıkı bağlanarak aile özlemlerini dindiren yurtlular şimdilerde kendi çocuklarının üzerine titriyormuş.

 

Güven Çıtak (46), Feyzullah Yağmur (45) yurtta kan kardeşi olmuşlar. Bir hafta sonu çarşı iznine çıkmıştık diyor Feyzullah Yağmur. Bir ara baktım Güven ortalıklarda yok. Sonradan öğrendik ki Güven okuldan kaçmış. 12 yaşındaydım o zaman. 33 sene sonra ilk defa burada karşılaştık. Sarıldık birbirimizi görünce ağlaştık diyor kan kardeşimle.

 

Cihan Demirkol (35), yurdun eski talebelerinden. "Yurtta haylazlık yapınca çarşı izinleri iptal edilirmiş. "Ben de yatağımın başında durup pencereden dışarı bakardım." diyor Demirkol. Kendisine çok benzeyen Recep Taşan'ı (11) görünce birden kendi küçüklüğü gözlerinin önüne geliyor. Gözleri yaşarıyor yurtlu Cihan'ın.

 

 

Yüzme havuzu önünde yurtlu çocuklar. O zamanlardan kalma gelenek buluşma sırasında da tekrarlandı. Adeta çocukluklarına geri dönen yurtlular yaşlarını unutup birbirlerini havuza ittiler.

 

Tokat Yetiştirme Yurdu Öğrencilerinden oluşan Yurtspor futbol takımı, 1970'li yıllarda vali kupasını kazanarak şehrin medar-ı iftiharı olmuş.